Türkiye ekonomisinde finansal krizlerin yaşanmaması, insanlarda ekonominin istikrara kavuştuğu olarak algılanıyor. 2001 krizinden sonra Kemal Derviş tarafından hayata geçirilen IMF destekli program, bankaları daha da güvence altına aldı. Bunu da, geniş halk yığınlarının gelirlerinin azalması ve borç miktarlarının artması pahasına yaptı. Son açıklanan veriler de bu durumu doğruluyor. Bir yandan, bankaların kârları istikrarlı şekilde artarken, aynı istikrarlı artış bankalara kredi ve kredi kartı borcu olanların sayısında da görülüyor.
Kriz döneminde bile kâr ettiler
Bankacılık sektörünün net kârı 2012 yılının ilk 6 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11.4 oranında artışla 11 milyar 552 milyon liraya yükseldi. Küresel krizin yaşandığı 2008 yılında kâr oranı biraz daralan bankacılık sektörü, 2009'da 2008'e göre yüzde 49.6 artışla 20.1 milyar lira kâr etti. 2010'da kârını geçen seneye göre yüzde 8.7 arttıran bankalar, 2011'de kârdan zarar ettiler ve bilançolarına toplam 19.8 milyar lira kâr yazdılar. Bankalar, bu senenin ilk 6 ayında da önceki yıla göre kârlarını yüzde 11.4 oranında arttırmayı başardılar.
Hayat borçla sürüyor
Ekonomik büyümede, Çin'in ardından dünya ikincisi olduğu söylenen Türkiye ekonomisinde hanehalkının yüklendiği borç miktarı da azalmak yerine devamlı artıyor. Bir yandan bütçe açığı, bir yandan cari açık gibi yapısal sorunları çözemeyen Türkiye, öte yandan da yüzde 12 gibi çok düşük seviyede bir tasarruf oranıyla büyümeyi finanse etmeye çalışıyor. Yetersiz tasarruflar neticesinde bir nevi "borçla büyüme" stratejisi uygulayan ve bu yüzde devamlı cari açık veren Türkiye'de, vatandaşların geçim stratejisi de Türk ekonomisininkinden farklı değil: "Borçlanarak yaşamı idame ettirmek".
Borçlu sayısında "istikrarlı" artış
Geçtiğimiz günlerde açıklanan veriler, Türk toplumunun hayatını kredi kartları ve bireysel krediler sayesinde sürdürdüğünü ortaya koydu. 2012'nin ilk 6 ayında bankalara kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin sayısı, geçen senenin toplamını aştı ve 580 bin kişi oldu. Aylar itibariyle de her geçen ayda borcunu ödeyemeyenlerin sayısı artış gösteriyor. Ocak 2012'de kredi kartı borcunu ödeyemeyenler 50 bin kişi civarındayken, Haziran'da 82 bini aştı. Aynı şekilde, bireysel kredilerini ödeyemeyenlerin sayısı da her geçen ay artarak Haziran'da 60 bine dayandı.
"Borç Transferi" diyerek borçlandırma
"Borcu borçla kapatma" çaresizliğine düşen vatandaşların önünde fazla bir seçenek olmadığını bilen bankalar, bu durumu da fırsata çevirmenin yolunu buldular. Tefeciye gidip çok yüksek oranlardan borçlanarak kredi veya kredi kartı borcunu ödemeyi düşünen vatandaşlara, "tefeciden daha düşük" faizle kredi kullandırılıyor. "Borç transferi" adı altında kişinin mevcut borçlarının banka tarafından üstlenileceği söylenerek, insanlar yeniden bankalara borçlanıyor. Vatandaş, borcunu kapatmak için yine ve yeniden bankaların kucağına itilmiş oluyor.
10 milyon kişi "asgari" ile yetiniyor
Takipteki alacaklar 2012'nin ilk yarısında yüzde 6.1 oranında artarak 20.1 milyar lira oldu. Geçen yıl Eylül ayından itibaren kredi kartı asgari ödeme tutarının artırılması ve nakit çekime sınırlama getirilmesi bu durumda pay sahibi oldu. Bu da, insanların kredilere ve kredi kartlarına olan bağımlılığını ortaya koyan bir örnek olarak görülüyor. Bu arada, tüketici derneklerine göre, "borcu borçla kapatma" sarmalına girmiş olan vatandaşlar, asgari tutarları bile yatırmakta zorlanıyor. Öyle ki, borçlarının sadece "asgari" kısmını ödeyenlerin sayısının 10 milyon kişiyi bulduğu söyleniyor.
Burak Kıllıoğlu - Milli Gazete
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder