Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakultesinin düzenlediği etkinlikte, konuşmacı olarak Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan PEKCANITEZ ve Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medenî Usûl ve İcra İflâs Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Güray ERDÖNMEZ konuşmacı olarak yer aldılar.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi İcra ve İflâs Kanununda 6352 sayılı Kanunla Yapılan Değişikliklerin Değerlendirilmesi Sempozyum Bilgi Notları
1- Haczedilmezliği düzenleyen İcra ve İflâs Kanunu m. 82/1 b. 2, 3, 12 ve 13’te değişiklikler yapılmış, maddeye iki yeni fıkra ilâve edilmiştir. İkinci bentte belirtilen ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşyanın haczedilememesi, zaten 6352 sayılı Kanun öncesinde de İcra ve İflâs Kanunu m. 82/1 b. 4’te düzenleniyordu. Bu nedenle, ikinci bendin zaman itibariyle uygulanmasında bir sorunla karşılaşılmayacaktır.
Üçüncü bentte para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan birinin haczedilemeyeceği düzenlenmiştir.
Önceki düzenlemede “pek lüzumlu ev eşyasından” söz edilirken, yeni düzenlemede lüzumlu eşyasından” bahsedilmesinden, haczedilmezliğin kapsamının genişletildiğine mi, yoksa daraltıldığına mı dair çıkarımda bulunmak oldukça zordur. Zaman itibariyle uygulama, ancak haczedilmezliğin kapsamında böyle bir değişiklik yapıldığı, bir mal haczedilebilirken artık haczedilemez hâle geldiği sonucuna varılacak olursa bir anlam ifade edecektir.
Bu durumda, 5.7.2012 tarihinden önce haczedilen aile bireyleri için lüzumlu eşya, haciz başlatılmış ve devam etmekte olan bir işlem olarak görüleceğinden, eski Kanuna tâbi olacak, haczin kaldırılması talep edilemeyecektir. Halbuki haczedilmezlik hükümlerinin, sosyal devlet ilkesinin bir görünümü olduğu dikkate alındığında, mevcut hacizlere de uygulanması gerekirdi.
a) Geçici m. 10’da ifade edilen takip işlemi, hem taraf takip işlemlerini hem de icra organlarınca yapılan işlemlerini kapsamaktadır. “Başlatılan takip işlemi” ifadesi, tamamlanmış işlemlerin önceki Kanuna, yapılmamış işlemlerin yeni Kanuna; tamamlanmamış usûl işlemlerine yeni Kanunun uygulanacağını düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 448’ten farklı olarak başlatılmış ancak henüz sonuçlanmamış işlemlerin ise önceki Kanuna tâbi olacağı şeklinde yorumlanmalıdır.
b) Geçici m. 10’un takip yerine takip işlemini esas alması nedeniyle, değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce (5.7.2012 veya 5.1.2013) başlatılan bir takipte, takibin sona ermesine kadarki tüm işlemler değil, yalnız 5.7.2012 veya 5.1.2013’ten önce yapılan işlemler 6352 sayılı Kanundan önceki hükümlere tâbi olacaktır.
c) "Başlatılan takip işlemleri” ifadesi ile birden çok taraf ve icra takip işlemini barındıran takibin aşamaları değil, işlemler bütünlük arz etmediği sürece münferit takip işlemleri kastedilmektedir.
2- Üçüncü kişinin elinde haczedilen mala muhafaza tedbiri uygulanamaması (m. 99). Anayasa Mahkemesi, üçüncü kişinin elinde haczedilen mala muhafaza tedbiri uygulanabilmesine izin veren İcra ve İflâs Kanunu m. 88/2’deki “alacaklının muvafakatı ve” ifadesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.
6352 sayılı Kanunla 88. maddede buna göre düzenleme yapılmış ve kural olarak üçüncü kişinin elinde iken haczedilen malın üçüncü kişinin elinden alınıp yediemine verilemeyeceği, ancak üçüncü kişi istemezse bu takdirde muhafaza tedbiri uygulanarak yediemine bırakılabileceği düzenlenmiştir. İcra ve İflâs Kanunu m. 99’da bu husus, 88. maddeden sonra bir kez daha tekrarlanmıştır.
İcra ve İflâs Kanunu m. 99’un zaman itibariyle uygulanması özellik arz etmeyecektir. Zira Anayasa Mahkemesi’nin 12.1.2012 tarihinde verdiği yürürlüğün durdurulması kararından itibaren üçüncü kişinin aynî hak iddia ettiği mala muhafaza tedbiri uygulanması mümkün değildir.
3- İcra memurunun, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirebilmesi ve talebin kabulüne veya reddine karar verebilmesi de esas itibariyle bir yenilik değildir. Ancak Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında icra memurunun haczedilmezlikte takdir yetkisinin bulunmadığı kabul edildiği için[17], kanun değişikliğine gidilmiştir. 5.7.2012’den önce takdir yetkisi kullanılmaksızın haczedilmemesi gereken bir mal haczedilmişse, haciz başlatılmış ancak tamamlanmamış bir işlem olarak görüleceğinden, yeni Kanun uygulanamayacak, haczin kaldırılması talep edilemeyecektir.
4- Borçlunun hâline münasip evi ile birlikte artık birinci fıkranın 2, 4 ve 7. bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda da, bedelinden hâline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilebilecektir. Örneğin, bahçe sahibi borçlunun kendisi ve ailesinin geçinmesi için gereken alât ve edavat için para ayrılarak satış yapılabilecektir. 5.7.2012 tarihinden önce 2, 4 ve 7. bendin kapsamına giren mallar haczedilmemişse, bu tarihten sonra alacaklının talebi ile haczedilebilmelidir. Alacaklının Kanun değişikliği sonrasında yapacağı yeni haciz talebi yeni bir taraf takip işlemi olarak değerlendirilip bu işleme yeni Kanun uygulanabilmelidir.
5- Öğrenci burslarının haczedilmezliği ile ilgili on üçüncü bendin zaman itibariyle uygulanmasında, üçüncü bentteki zaman itibariyle uygulamaya ilişkin açıklamalar aynen geçerli olacaktır.
6- Başlatılmış ve devam etmekte olan takip işlemlerinin önceki Kanuna tâbi olması, haczedilmezlikle ilgili yeni hükümlerin mevcut hacizlere uygulanamamasında veya kolluk kuvvetlerince 5.1.2013’ten önce el konulan araçların icra müdürlülüklerine teslim edilememesinde olduğu gibi bazı hükümlerin değiştirilmesi veya yeni hükmün ilâve edilmesi ile takip edilen amaçla örtüşmemektedir.
7- İcra İnkar Tazminatların % 20’ye indirilmesine ve tazminatın kapsamına ilişkin m. 67, 68, 68a, 69, 72, 89, 97, 169a, 170’deki değişikliklerin, Geçici m. 10’un kapsamına girmemesi nedeniyle zaman itibariyle uygulaması nasıl olacaktır? İcra tazminatlarını % 20’ye indiren değişiklik, bir takip işlemi olmayıp Geçici m. 10’un kapsamına girmediğinden, Kanunun yürürlük tarihi esas alınarak derhal uygulanmalı, gerek henüz hükmün verilmediği derdest yargılamalar gerekse 5.7.2012’den önce yapılan itirazlar üzerine başvurulacak itirazın hükümden düşürülmesi yollarında % 20’lik tazminat oranı esas alınmalıdır.
Ayrıca icra tazminatlarının hukukî niteliği de % 20’lik oranının derhal uygulanmasını haklı kılmaktadır. İcra inkâr tazminatı, borçlunun haksız yere itiraz ederek takibin sonuçlandırılmasını geciktirmiş olmasının; kötü niyet tazminatı alacaklının da alacaklı olmadığı hâlde takibe girişmesinin bir yaptırımıdır
8- Satış isteme süreleri taşınır ve alacaklarda 1 yıldan 6 aya, taşınmazlarda 2 yıldan 1 yıla düşüceğinden, 5.1.2013’ten önce başlamış ve bu tarihten önce sona ermemiş satış isteme süresi, yeni Kanuna göre hesaplanacak, yani süre kısalacaktır. Sürenin kısalması alacaklının aleyhine sonuç doğurabileceğinden, 5.1.2013 tarihine kadar satış talebinde bulunulması yararlı olacaktır. Geçici m. 10 yerine sürelerle ilgili özel bir geçiş hükmünün düzenlenmesi daha uygun olurdu.
9- Artırmaya hazırlık ve artırma ile ilgili değişiklerin zaman itibariyle uygulanmasında, Geçici m. 10’de belirtilen “başlatılmış takip işlemini” artırma ilânını esas alarak belirlemek gerekir. Buna göre, 5.1.2013 tarihinden önce artırma ilânı yapılmışsa, ihalenin yapılmasına kadarki tüm işlemlerde eski kanun hükümleri; bu tarihten sonra artırma ilânı yapılacaksa yeni kanun hükümleri uygulanacaktır.
10- 5.1.2013 tarihinden sonra taşınırlarda artık tamamlayıcı artırma yapılmayacak, birinci artırmada ihale bedeli ödenmemişse, ikinci artırmaya geçilmeyecek, satış düşecektir. Ancak ihale bedelinin 5.1.2013’ten önce ödenmemesi üzerine icra memuru tamamlayıcı artırma için ilân yapmışsa, 5.1.2013 tarihinden sonra da tamamlayıcı artırma yapılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder